Lanetlenmiş Güruh:Dilciler

Yeni akademik personel alım kriterlerini ilgili olan herkes biliyordur, yani Akdemik Personel Alım Komedisi'ni. İnsanları daha becerilerini sergileyemeden eleme arzusuyla yanıp tutuşan YÖK kendisine yakışan bir yenilikçilik anlayışla her yıl birbirinden renkli eleme kriterleri ile üniversite mezunlarının hayatlarına tazelik eklemekte. Kendi branşım üzerinden bu yılki numaralarını açıklamaya çalışacağım.

Yıllardır akademik düzenlemelerde hiçbir şekilde dikkate alınmayan dil bilimciler bu yıl da göz ardı edilmiştir. Dil eğitimi verilen herhangi bir lisans programını bitiren bir kişinin herhangi bir üniversitenin Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda görevlendirilmesi için şart ALES sınavından 70 puan, ÖSYM tarafından gerçekleştirilen herhangi bir dil sınavından ise 80 puan barajını aşması gerekmekte. Bu satırlar ilk okunduğunda çok masum taleplerin söz konusu olduğu düşünülebilir. Öyleyese konuyu geniş bir şekilde tekrar ele alalım.

Dil eğitimi veren lisans programlarını kazanabilmesi için bir öğrencinin lise eğitimi sırasında yabancı dil bölümünü seçmesi gerekmektedir. Lise'de dil bölümünde olan öğrenciler yakın bir zamana kadar matematik eğitimi almamaktaydı. Şimdilerde göstermelik bir matematik dersi bazı liselerde dil bölümlerinin müfredatına eklenmiş. Ben de dil bölümünde matematik eğitimi almadım. Üniversitelere giriş sınavlarında da matematik ve diğer sayısal bölümlerin sorularından sorumlu değildim. Yani dersanelerde de matematik dersi dil bölümlerinin müfredatında yer almazdı o zamanlar (1-2 yıl öncesine kadar). Lisans eğitimim boyunca da matematik eğitimi almadım. İşte saçmalık da bu noktada başlamakta. Bu kadar yıl herhangi bir matematik eğitimi almamış insanların ALES sınavında avantaj sağlamak için 80 soruluk matematik bölümünden 30 ya da 40 net yapmabilmeleri gerek ki dişe dokunur bir puan alabilsinler. Zira 80 soruluk sözel bölümündeki sorularının tümünü doğru yanıtlamış olsalar dahi alabilecekleri puan 70. Yani eleme kriterleri dil bilimcilerin hayatları boyunca üzerlerine vazife olmayan bir bölümde başarı göstermeleri üzerine kurulu. En komik nokta ise ALES sınavının %60 dil sınavınızın %40 hesaplanarak başvuru puanınız hesaplanıyor. Yani dilcinin dil sınavından elde ettiği sonuç matematik ve Türkçe'den daha az önemli. (Dilcilerin 'Allah'ım sana geliyorum' diye haykırdıklarını işitir gibiyim)

Biraz da şu dil sınavlarına değinmekte fayda var. KPDS sınavında A seviyesine sahip olmama rağmen çok açık ve net bir biçimde bu sınavın hiçbir şekilde insanların İngilizce lisan bilgisini ölçmediğini söyleyebilirim. Bu sınav yalnızca insanların test mantığını ne kadar kavradığını ölçen, ÖSYM'nin 'boşlukları doldur, hayatını seç' anlayışına hizmet eden ipe sapa gelmez bir sınavdır. Çünkü bir dili bilmek o dildeki yazınları okuyabilmek, zihnindekileri yazılı ve sözlü olarak dil bilgisi kurallarına uygun bir biçimde ifade edebilmek ve o dilde yapılan konuşmaları anlayabilmektir. Bir dili bilmek, o dili 'anadili' olarak konuşan insanlar gibi düşünüp, kullanabilmektir. Bu gerçek hiçbir zaman dikkate alınmadığı için hala kompozisyon yazamayan ya da kendisini sözlü olarak yabancı diliyle ifade edemeyen İngilizce Öğretmenleri mevcuttur. Sırf bu yüzden Türk insanının büyük bir çoğunluğunun yabancı dil bilgisi ya kıttır ya hiç yoktur. Bu konuda düzenleme yapılmasına da lüzum yoktur. Ne de olsa insanların fazla bilgili olması siyasi açıdan tehlikelidir. Düşünün Türkiye'deki gençlerin hepsi ileri düzeyde İngilizce konuşabilse ülkenin bütün açıklarını ifşa ederler 'dış mihraklara' ve her haksızlığa uğradıklarında o dış mihraklardan medet umarlar. Hiç olacak iş midir bu! En azından üniversitelerde mülakat uygulaması var. Yani bir parça şans var yabancı dil eğitimi adına fakat KPSS olayına hiç girmeye lüzum yok. Hiçbir mesleki ölçme özelliği olmayan, 'bir şekilde elememiz lazım' mantığı üzerinden hazırlanan saçma sapan başka bir ÖSYM şaheseridir KPSS sınavı. Öğretmenlik kağıt üstünde öğrenilir nasıl olsa.

Unutmadan bir de formasyon olayı var ki bu konuyu atlamak olacak şey değildir. İngilizce öğretmenliği okursanız bu konuda bir sorun yaşamanız olası değildir. Ne var ki İngiliz Dil Bilimi, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Amerikan Kültür ve Edebiyatı, Mütercim Tercümanlık ya da Turist Rehberliği gibi gerçek hayyatta istihdam olarak karşılığı olmayan bir bölüm okumuşsanız o zaman başınız bir parça dertte demektir. İngilizce Öğretmenliği bölümündekilerin 4 yılda aldıkları eğitim derslerini yazın 3 ayda, 4000-6000 YTL bir ücret ödeyerek almak suretiyle bu olaya kısmi bir çözüm bulabilirsiniz. Tabi bu durumda ailenizin aylık 400-500 YTL 'lik aylık taksitleri sorunsuz bir biçimde ödeyebilecek maddi imknalara sahip olması dileğimizi iletmiş olalım öncelikle. Aldığınız formasyon eğitimi de size tam olarak fayda sağlamayabilir; sonuçta girdiğiniz her sınavda eğitim mezunlarına öncelik tanınmaktadır. Öğretmenlik bölümü mezunlarından 5 kat fazla eğitim aldınız ama bu çok önemli değil. Yine de siz onlar kadar 'dilci' değilsiniz.

Koltuk dolduranlar için pek sevimli olmadı sanırım bu yazı. Zaten okuyacaklarını da sanmıyorum. Hatta biraz daha ileri giderek: 'okusalar bile herhangi bir sorumluluk duygusu'yla sarsılacaklarını da sanmıyorum. Maksat koltuklar dolsun, her ay belli bir mebla hesapta bulunsun. Tabi sorulduğunda 'Biz bu sınavları torpilin önüne geçmek için hazırlıyoruz' gibi bir açıklama da gelir ve trajedi-komedi türüne muhteşem bir örnek daha verilebilir. 'Keşke bir marangozun yanında çıraklık etmiş olsaydım; en azından adamakıllı bir meslek sahibi olurdum' diyesi geliyor insanın.Boşuna okumuşuz galiba.

Ek Bilgi: Avrupa Birliği'nin bazı ülkelerinde yıllık 2000 YTL'den başlayan ücretler karşılığında
lisans eğitimi alınabilmekte (iyi derecede İngilizce bilmek şart), İskandinav ülkelerinde ise talep edilen not ortalamasına sahip olunması durumunda ücretsiz olarak yüksek lisans ve doktora derecesi alınabilmektedir. 'Buralarda okursak ne olur' diye soruyorsanız, şunu söylebilirim ki en azından öğrendiklerinize saygı duyulan bir yerde eğitim almış olursunuz.

Yorumlar