Şu ne menem bir ortamdır,   sınırları nerede başlar nerede biter bilemediğim,  'sosyal medya' mecrasında gezinirken arkadaşın bir tanesinin  'kolanın ne kadar hoş bir keşif olduğunu fakat mevcut Amerikan rüyasından payına düşüen sadece kolaysa o rüyanın kendisine bir faydası olmadığını' mümkün olan en amiyane tabirlerle anlatmış. Benzer duyguları taşıdığım bu anonim yazarın beyan ettği bu fikrini okuyunca yavaş ilerleyen kamyonların kasalarına ya da traktörlerin römorklarına asılan çocuklar gibi 'bi' ucundan ben de bir süreliğine tutsam' dediğim malum ama meşum rüyadan benim de  'hayır' rütbesine erişebilecek beklentim bir yiyecek ya da bir içecekten öte; ne var yani, biz de görelim o rüyayı. Şu bizim 'müttefikler' tuhaf insanlar vesselam; yok televizyon bağımlılığı, yok obezite, yok kayıp Seattle jenerasyonu, neymiş Meksikalı göçmenlerin durumu  giderek kötüleşiyormuş, siyahiler artık kötü rap yapıyormuş, benzinin galonu bir sent artmış diyerek bunalıma giriyor, her türlü intiharı, sosyal travmayı bir şekilde meşru kılıp, kabulleniyorken, bizim memlekette ne takdire şayan seri cinnetler, travmalar ve cinayetler yaşanıyor, ne var ki biz olanca nevrotikliğimizle dimdik ayaktayız çok şükür. Winehouse otelde öldü, Cobain kafasına sıktı kült oldu; ülkemin 'etnik blues'unu 'Anadolu saykodeliği'nin temsilcilerinden biri olan Azer Bülbül öldü; ve hatta o da otelde öldü; gel gör ki kimse onu yüceltmedi, evinin önüne hayranları toplanıp yaktıkları mumların ışığında salya sümük, sevgi ve özlem dolu mesajlar yazmadı; dahası rahmetli bir de alemci, arabeskçi, su testisi su yolunda oldu. 


  Özetleyecek olursam; Amerikan rüyasını herkes yaşar kardeşim; gelsinler 'Türk rüyasını' yaşasınlar şöyle aslanlar gibi; alınlarından öpelim; Benzini litresi 5 liradan doldursunlar; her yıl maaşlarına gelen %2 lik zamla %10 luk enflasyon artışını dengelesinler, çocukları dersaneye göndersinler, aylık 1 kilo'dan fazla et yiyemesinler, borç harç kurbanlık alsınlar, sırasıyla SBS,ÖSS,KPSS'ye girsinler, KYK'da 4 yıl kalsınlar, gecekonduda ve hatta yazlık çadırlı derme çatma deprem kamplarında  bir kış geçirsinler, muhalif tek bir cümle edip 15 ay mahkemeye çıkıp, o süre zarfında hapis yatsınlar, 15 ay askerlik yapsınlar, yaz sıcağında otuz gün oruç tutup, çalışsınlar ben her türlü cinnetlerini haklı bulacağım. Herkesin i-hone 5 ya da apple bilgisayar sahibi olabildiği, golf'ün 'memur arabası' sınıfına girdiği bir memlekette neyin sıkıntısını yaşıyorlar çözemedim;vardır heralde bir bildikleri. Bir de şu çok sevdikleri, hatta bir film repliğinde 'şampiyonların kahvaltısı' diye nitelendirdikleri bira-domates suyu karışımına da gıcık oluyorum , belirtmeden geçemeyeceğim. Denedim; o ne lan öyle? Bunu da ne yapacaklarını bilmedikleri bir anda keşfetmişlerdir zannımca.

13.10.2012

13:45
Dersim

Yorumlar